medya takip
SATA TAKİP BÜROSU
Ankara
DOLAR23.6526
EURO25.5468
ALTIN1495.0
Adnan SAKMAN

Adnan SAKMAN

Mail: [email protected]

Ortadoğu'da 'Orta Oyunu'

1 Nisan 2024 de İsrail’in düzenlediği hava saldırısı ile İran’ın, Suriye’nin başkenti Şam’daki Büyükelçiliği bombalanmış ve iki İranlı Tuğgeneral başta olmak üzere 7 kişi öldürülmüştü. 

Bu olaydan sonra İran’ın bir misilleme yapacağı, buna sessiz kalmayacakları yine İran üst düzey yetkilileri tarafından dile getirilmişti. Dün akşam dünya bu karşılığın nasıl verildiğini gördü (!) 

Aslında pazar akşamı Dünya televizyonlardan, Şam’daki Elçiliğinin vurulmasından sonra İran’ın kendi itibarını koruması, intikam isteyen kendi kamuoyuna ve İran’ın güçlü olduğu imajının zedelenmemesi için uluslararası arenaya yapılmış bir gösteri izledi.

Saldırının adı dahi manidar; ”Gerçek Vaat.” Yani şimdiye kadar İran olarak İsrail ve ADB’ye karşı tehditlerimiz, atıp tuttuklarımız gerçek değil bu sefer “Gerçek vaat” veriyoruz ve vuruyoruz. Ama İran, İsrail’i vurmadan önce de tüm Dünya’ya başta ABD ve Rusya olmak üzere günü ve tarihini ilan edip davul-zurna ile harekatı bildirmiştir. Aslında dün akşam görünen bir “Orta Oyunu” dur. 

İran’ın aslında kartondan bir aslan olduğu, bu iki ülkeyi çok defa tehdit ettiği halde bir şey yapamadığına ilk kez şahit olmuyoruz. Ocak 2020 de Bağdat’ta İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Amerikan SİHA’sı tarafından öldürülmesinin ardından intikam yeminleri edilmiş, tehditler savrulmuştu.

Ardından Irak’ta bir ABD askeri üssünün füzelerle vurulduğu haberi dünya basınına servis edildi. Ama gerçekten ciddi bir saldırı olmadığını dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın kendi ağzından bir seçim mitinginden dünya dinledi.

Trump; “İran’lı yetkililerin kendilerini arayarak kamuoyumuz intikam istiyor, bir saldırı düzenlememiz gerekecek, şu üssünüze şu tarihte füze atacağız ama kimsenin burnu kanamayacak, üs dışını hedefleyeceğiz” dediklerini paylaştı. “O gece ben çok rahat uyudum, biliyordum ne yapacaklarını” ifadelerini kullanmıştı.

İran, Şam’daki Elçiliğinin uluslararası hukuka göre kendi toprağı sayıldığını ve BM’nin 51. Maddesi uyarınca meşru müdafaa hakkının olduğunu söyleyerek karşılık vereceğini bildirmişti. Ama İsrail’e yapacağı misillemeyi kendisinin mi yapacağı yoksa vekalet oyuncuları (Örn. Hizbullah) tarafından mı yapılacağı belli değildi. Şimdiye kadar hep vekalet savaşı kullanan İran dün tarihte ilk kez direkt olarak İsrail’e saldırı düzenledi. 

İran’a göre 300, İsrail’e göre 200 füze ve dronla yapılan saldırıyı İsrail %99 oranında durdurduğunu, İran ise büyük yıkım yaptığını iddia etmektedir. Hatta İran’da başta Tahran olmak üzere halk meydanlara çıkarak havai fişekler eşliğinde kutlama yapmışlardır.

İran yönetimi aslında kendi kamuoyu önünde başını böylece dik tutmuş, imajını kurtarmıştır. Ama asıl gerçek İran’ın uzun menzilli konvansiyonel füzelerinin kullanılmadığı genelde130 km hız yapabilen dronlarla saldırı yapıldığı bu dron ve füzelerin özellikle Ürdün’deki askeri üslerden kalkan ABD savaş uçakları, bölgedeki İngiliz uçakları ve İsrail’in hava savunma sistemleri sayesinde imha edildikleridir. Bu saldırılardan kurtulan birkaç dron ve füzenin İsrail’in Necef Çölündeki bir askeri üs yakınlarına düştüğü İsrail makamlarınca açıklanmıştır.

Normal şartlarda bir ülkenin diğerine yaptığı saldırılarda finans dünyasının aşırı tepki vermesi beklenirken, Ukrayna-Rusya ve İsrail’in Gazze saldırılarında altın fiyatlarının artması, Kripto paraların değer kazanması gibi, dün akşamki saldırı sonrası aksine Altın fiyatları düşmüş, kripto dahi etkilenmemiş, Dünya Finans piyasası dahi önemsememiştir.
Diğer bir soru; İsrail durduk yere niçin İran’ın Büyükelçiliğini vurmuştur? Netenyahu iç hukukta kendine açılan şahsi davalardan kurtulmak ve Gazze’deki başarısızlığını örtmek uğruna Ortadoğu’yu ateşe vermekten geri durmuyor. Binlerce ton bombardımana 50 bine yakın masum insanın öldürülmesine rağmen İsrail Ordusu Gazze’de Hamas tarafından ezilmiştir. Abartılan, güçlü olduğu imajı verilen İsrail Ordusu asimetrik savaşta (Güçsüz olanın güçlüye karşı verdiği mücadele) diz çökmüştür. ABD ve yandaşları olmadan bir gücü olmadığı gün yüzüne çıkmıştır. İsrail’de şu an seçim olsa büyük hezimetle kaybedeceği (yapılan araştırmalarla) bilinen Netenyahu bu başarısızlıkları örtbas edecek insanların ilgisini başka yöne çekecek başka bir hamle yapması gerekiyordu bunu en yakından anlaşacağı İran’la yapmayı denedi. Çünkü İran’ın kendisine bu tür bir karşılık vermesi aynı zamanda İsrail’in “Mağduru” tekrar oynamasının da yolunu açtı. Şam’daki elçiliğin vurulması sonrası İsrail’e tek bir söz söylemeyen Batı dün geceki cılız saldırı sonrası İran’ı kınama yarışına girdi, AB, Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda ve diğerleri… Ve İsrail “Büyük Mağdur” olarak BM Güvenlik Konseyi’ni acilen toplantıya çağırdı.
Sanılanın aksine İran, İsrail ve ABD’nin düşmanı değil Ortadoğu’daki en büyük müttefikidir. İran Devrim Rejimi, İslam Alemi içine sokulan bir Truva atı gibi hareket etmektedir. Onlarca yıl Batı’nın yapamadığı Müslüman kıyımı rejim vasıtasıyla Ortadoğu’da gerçekleşmektedir. Ayetullah Humeyni liderliğindeki Devrim’in kurulmasından itibaren Müslüman coğrafyasında çıkan birçok olayın arkasında İran gözükmektedir. 
Humeyni’nin Bursa ve Paris’te sürgündeyken CIA ve Mossad ajanlarıyla yaptığı görüşmeler, İran’a dönmesi konusundaki Mossad desteği hatta kendisine düzenlenecek suikastın yine İsrail ajanları tarafından bilgi verilmesi, İsrail’in gizli silah satışları, ABD nin Başkan Reagan döneminde 1980’de Ayetullah Humeyni’nin İran hükümeti ile yaptığı silah anlaşması ve kamuoyunun satış için yaptığı soruşturmaların ucu İsrail’e ve Reagan’a dayanması ve hatta şu an dahi ABD nin ambargoları altındaki İran’a en çok malı yine ABD’nin 3. Ülke ve kişiler vasıtasıyla satmasına kadar bir çok konu, belgeler ve kaynakçalarla başka bir yazının konusu olsun.
Ama İran’ın Ortadoğu’daki birçok karışıklığın arkasında olduğunu birkaç örnekle ifade edeyim;
1979 da Kutsal Kabe’nin İran destekçileri tarafından basılıp 150 kişinin öldürülmesi (Humeyni bu işin arkasında ABD ve Yahudilerin olduğunu söylemiştir.) 
1980-1988 yılları arasında İran ve Irak arasında yaşanmış savaş. İran’ın Irak’taki Şii nüfusunu artırması ve propagandaları sayesinde başlamıştır. Yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, iki milyon kişinin yaralanmasına, 150 milyar Amerikan Doları maddi hasara, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açmıştır. Irak'ın zaferleri ile başlayan savaş, İran'ın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve galibi olmadan sonuçlanmıştır. Bu savaşta Amerikan savaş baronları her iki ülkeye de milyarlarca dolar değerinde silah satışı yapmışlardır.
1975'ten 1990 yılına kadar Lübnan'da yaklaşık olarak 150.000 - 230.000 insanın ölümüne neden olan Lübnan İç Savaşı. Yaklaşık 350.000 kişi yaralanmış bir milyondan fazla insan da ülkesini terk etmiş, Lübnan harabeye dönmüştür. Devrim burada Şii grupları silahlandırmış yıllarca destek vermiştir. Bugünkü Lübnan Hizbullah’ı bu grupların devamıdır.
2011 de başlayan Suriye İç savaşı bir mezhep savaşına dönüşmüş ve 2013 de Hizbullah Suriye rejimine destek verdiğini açıklayarak yüzbinlerce insanın öldürülmesi ve milyonlarca insanın ülkeyi terk etmesine yardımcı olmuştur.
Yemen, tarihi boyunca dış müdahalelere açık olmuş ve bu olgu 2015 sonrası dönemde daha görünür bir hal almıştır. Bu dönemde güçlenen İran – Husiler ilişkisi ve İran desteği Husilerin gerek yönetimdeki Suudi destekli gruplara gerek Suudi Arabistan’a saldırılarıyla halen devam etmektedir. Devam eden iç savaşta 450 bin kişi ölmüş 4 milyon kişi mülteci olmuş, ekonomi çökmüş açlık ve kıtlık baş göstermiştir.
Azerbaycan’ın Karabağ savaşında İran’ın Ermenistan’a destek vermesi, Azerbaycan sınırına askeri yığınak yapması Türkiye’nin gözdağı ile her hangi harekete geçememesi, yine 16 Ocak 2024 tarihinde Pakistan içindeki bir köye füze saldırıları yapması sonucu İran-Pakistan gerilimini yaratığını da  unutmamak gerekiyor.
Bu bakımdan İran’ı değerlendirirken İran halkı ile İran Devrim yönetimini birbirinden ayırmak rejimin gerçek müttefiklerini ve gizli amaçlarını iyi araştırmak konuya geniş açıdan bakmanın faydası vardır.
Tekin Adnan SAKMAN
Merkez Sağ Parti Uluslararası İlişkiler ve 
Türk Dünyasından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. 

 

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar
turk sanayi