Ekonomi berbat, geçim zorlu, demokrasi yordu, emekli tükendi.. Olan mutsuz olmayan mutsuz, ama iktidar yine iktidar, muhalefet yine muhalefet.
*
Yıllardır süren bir muhaliflik ki.. Şu oldu, bu oldudan ileri bir söylem geliştirememiş, vizyon, politika, proje üretememiş. Umut olan değişim bile yanlış tutumlarla yine ezbere dayanmış hayal kırıklığına evrilmiş.
*
Neredeydiniz?
Mustafa Kemal, Mersin gezisindeyken şehirde gördüğü büyük binaları sormuş.
- Bu köşk kimin?
- Kirkor'un
- Ya şu koca bina kimin?
-Yargo'nun
- Ya şu?
- Solomon'un
Atatürk sinirlenerek sormuş.
"Onlar bu binaları yaparken siz neredeydiniz?"
Toplananların arasında bir köylünün sesi duyulur:
- "Biz Yemen’de Tuna boylarında, Balkanlarda, Arnavutluk Dağları'nda, Kafkaslar'da, Çanakkale'de savaşıyorduk Paşam!
Atatürk bu hatırasını anlatırken "Hayatta cevap veremediğim yegane insan bu aksakallı ihtiyar olmuştur" demiştir.
*
Şimdi ise kimse üstüne almaz ama.. cevabın muhataplarına bir soralım.
-Bu şeker fabrikası kimin?
-İsrail’in.
-Tekel kimin?
- İsrail’in.
-Sümerbank kimin?
-İngiltere’nin.
- Seka kimin?
-Yunanistan’ın.
-Petkim kimin?
- Amerika’nın.
- Peki ya Tüpraş kimin?
- Amerika’nın.
-Telekom?
-Amerika’nın.
-Limanlar kimin?
-Yunanistan’ın.
Peki onlar bunları alırken siz neredeydiniz ey millet !? Ey muhalefet!? Hangi cephelerde (koltuklarda) savaşıyordunuz da bunları kaybettik? (iğneyi kendine..çuvaldızı..)
*
Senmisin Mualla?..
Mualla hanım bir gün burun estetiği oluyor, diğer gün bakıyorsun botoks, öbür gün göz, kaş derken kimse tanıyamıyor. Artık o tanıdıkları, sevdikleri, Mualla teyze değildir haklı olarak soruyor, senmisin Mualla?
*
Partiler tanınmaz halde.. Siyasette sınırlar kaldırıldı.
Partiler takas becayişe girdi sanki.. onun adayı orada, diğerinin adayı burada, ideoloji arka planda hesap, kitap siyasi pazarda. Partilerin ilkesiz, prensipsiz salt hesap, kitaba dayalı yanlış seçimleri adayları siyasi arenada kişisel davranışlı mücadeleye yöneltti. Sağ, sol kalmadı solda sağın, sağda solun yer kapmaları ile, sağ ile sol entegreye doğru gidiyor bakalım.
* Patron kim?
Çok enteresan bir seçim sathındayız kim nerede, kiminle? aday geçişleri baş döndürücü, halkda şevk yok isteksiz o kadarki sürprizlere hazır olunmalı.
Paranın değeri düştü.. evet ama görülen o ki sorun sadece paranın düşmesi değil, düşerken insanı, ilkeleride aşağı çekmesi. Ayaklar baş, başlar ayakta uyur.. aslanlar miyav diyor, fareler kükrüyor.. İdeolojilerin, değerlerin genleri mutasyona uğradı galiba, oyların çoğu yüzer gezer, kararsız hale dönüştü, anketler ise ya tutarsa modunda.
*
Vatandaşın kimyası bozuldu.. gerek ekonomik kaygılar gerekse siyasi gel gitler standart, kemik oyları çatırtatacağa ezber bozacağa benziyor. Seçimde oylama sonuçlarında parti görüşümü, adaya göremi, tepki oyu olarak mı dağılım, ağırlık gösterecek seçmen kimlere, ne uyarılar yapacak?
* Bizim toplumsal âdetlerimizde normalde de, ramazanda da bir komşuya yemek vereceksek tabağa koyar veririz, illa bizde onun tabağının olması gerekmez.. ama şimdi öyle değil almadan veren yok, kimi hoş alsa da vermiyor, hep bana rabbenâ diyor.
* Bir vakıf reklamında anne, çocuğuna "Git Necmiye teyzenden limon iste" diyor. Necmiye teyze "Ağaç orada, istediğin kadar alabilirsin" diyor. Çocuk eve geldiğinde bakıyor ki mutfak limon dolu. Hayretle soruyor: "Ama anne limonumuz varmış. Niye istedin ki?" Annesi bir yandan limonların geldiği tabağa yemek koyarken bir yandan da cevap veriyor: "Çünkü Necmiye teyzenin bizde tabağı yoktu..." diyor. Yani vermek için illa alınacak öyle mi?
*
Elbette seçimde gidip görevimizi yapacağız da siyasi cenah şevk bırakmadı işte, her zaman gönülden verdiğimiz bu kez ek krediyle verilecek.. her ne kadar bizde tabakları olmasa da kendi tabağımızla vereceğiz, tabak ya döner ya dönmez bilinmez, kısmet sütlerine kalmış, diğer üstüne yattıkları tabakların (emek,vaatler) yanına koyarlar artık.
* Bırakın bu ayakları..
Çalıyor ama çalışıyor, yok öyle çaldırmayacaksın.. çalmadan çalışacaklar. Vatandaş sorgulamalı bizdense kapat, karşı mahalledense eleştir modundan çıkıp ülkesi, ailesi, kendi için en sağlıklı karara varmalı, en önemlisi güven. Keşke siyaset, halk insanı olmak bir çocukla, yaşlıyla resim vermek, döner kesmek kadar basit olsaydı.. değil işte.
* Kendi iyi ama etrafı kötü..
Yok öyle bir şey, kendi iyi etrafında kötü barındırmaz, bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyim sözüne bak. Öyle kralcılar var ki partilerin sahibi havasındalar, sırf o bazıları yüzünden insanlar partilerden soğuyor.. partiler kazanırsa kendi değerinden, kaybederse o umacı kralcılardan olacak, net.
* İnsanlar ikiye ayrılır.. yaşamak için yiyenler, yemek için yaşayanlar.
İşte sana fırsat.. yemek için yaşayanları, dolduramadığı koltuğa talip olanları siyasetten silme fırsatı, sonra ah, vah deme.. buyur seçimden seçime de olsa patron sensin.
* Düşün, taşın.. Oyunu verirken sana, topluma, şehrine, ülkene ne getirir ne götürür.. şimdiye kadar ne getirdi ne götürdü? mesela talkımı verip salkımı kendi yiyor mu, yemiyor mu? (samimiyet+güven+tutarlılık).
Sor.. Senmisin Mualla?
Yorum Yazın