Göçebe Yörük kadınlarının kültüründe bir 'Mor Cepken' kavramı vardır.
Unutulmuş olan bu kavram son zamanlarda yavaş yavaş tekrar gündeme gelmeye ve hatta günümüzde belgesellere dahi konu olmaya başladı. Evliliğinde şiddete uğrayan yörük kadınının erkeğine karşı kullandığı bir silahtır ve boşanma özgürlüğünün simgesidir 'Mor Cepken.'
Yörük kadını evliliğinde ihanete ya da şiddete uğradıysa çeyizinde getirdiği mor cepkeni giyip köyün meydanında oturur ve erkeğini bu anlamda ifşa eder. Bunu gören tüm erkek ve kadınlar o erkekle konuşmazlar onu toplum dışına iterler. Karısı mor cepken giyen bir erkek evinden dışarı çıkamaz. Kahveye bile gidip oturamaz. Bir şekilde karısının gönlünü alıp onun rızası ile karısına mor cepkeni çıkattıramazsa hayat boyu dul kalır, kimse ona kızını vermez. Dolayısı ile hiçbir erkek bu aşağılanmayı yaşamak istemez ve tüm evliliği boyunca bu anlamda kendince bir otokontrol sistemi geliştirmek zorundadır.
Mor renk, aldatılmış kadının rengidir ve şiddete uğrayan kadınların sığınma evinin adı olan 'Mor Çatı’' isminin kökeni de yörük kültüründeki 'Mor Çatı' geleneğinden gelir.
Yüzyıllar boyunca hep kadını korumaktan bahsedildi. Aslında biz kadını kimden koruyorduk? Oysa kadın yaşatandır, kadın hayat verendir, kadın besleyendir, kadın yüzyıllar boyunca bolluk ve bereketin simgesi olmuştur hep.
Bu nedenle de topraktan bahsedilirken 'Toprak ana' ifadesi kullanılır. Bu ifade aynı zamanda kadının kutsallığını da betimler.
Kadın ve erkek birbirini tamamlayan ve bütünleyen olmalıdır. 'Bir' olmalıdır. Kadına Allah’ın bahşettiği yaşatan, besleyen, büyüten özelliklerinin hakettiği değeri hem erkeğinin yanında hem de toplumda görebilmelidir.
Mor cepken aynı zamanda Ege efelerinin giydiği bir giysidir. Efelik kadın ya da erkek olmanın gereği değil aslında bir yürek işidir.
Yörük kadınlarının tarih sahnesinde kendine yer bulan ve yörük kızların çeyizinde getirdiği mor cepken kadını erkeğe karşı koruyan bir kanun ve sözleşme niteliğindedir. Eğer bu kültürü günümüzde yaşatabilseydik ve toplum geneline yayabilseydik bugün İstanbul Sözleşmesine gerek kalmazdı. Kadınlar toplumumuzda bu kadar ezilmez, şiddete uğramaz ve dolayısı ile hakettiği değeri bulurdu.
Toplumun huzurlu olabilmesi ancak ve ancak toplum bireylerinin birbirinin hak ve özgürlüklerine saygılı olması ile mümkündür. Bazen bir geleneğe sahip çıkmak bile bir çok sözleşme ya da kanundan daha fazla toplumda otokontrol sistemini sağlayıp koruyabilir demek ki. Yörük kültüründeki 'Mor Cepken' geleneği buna çok güzel bir örnek.
O halde toplumsal geleneklere sahip çıkmak, korumak ve yaşatmak gerekli ve şart!
Yorum Yazın