Kurtuluş Savaşının başladığı dönemde İngilizler Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkında yazdıkları bir istihbarat raporunda, 'Milliyetçi, devrimci ve tehlikeli, Zıtları desteklenmeli, rakibi olan hareketlerin bir araya gelmesi teşvik edilmeli' yazıyordu…
Atatürk eğer onlar için milliyetçi, devrimci ve tehlikeli ise, doğal olarak bizim için son derece önemli bir vatansever ve faydalı olup halk tarafından mutlaka desteklenmelidir, sonucu çıkmaz mı?
Hal böyleyken günümüzde bazı çevrelerin Atatürk Düşmanlığını, Diyanet İşleri Başkanının "keşke Yunan galip gelseydi" diyebilecek kadar alçaklaşabilmiş bir meczubu ziyaret etmesi ve cenazesine omuz vermesini, 30.Ağustos, 29 Ekim,10 Kasım gibi önemli bayram ve anma günlerinin cumaya denk gelmesine rağmen hutbelerde ısrarla Atatürk’ün adını anmaması ve bir fatiha okutturulmamasını neyle izah edebiliriz aklım almıyor.
Son 10 Kasım’da Atatürk sevgisinin katlanarak büyüdüğünü, halkın hiç bir zorunluluk ve talep olmadığı halde büyük bir heyecanla gece yarılarına kadar beklemeyi göze alarak Anıtkabir'e koşmasına şahit olduk.
Sonuç olarak bazı çevrelerin toplum mühendisliği çabalarına rağmen hiç kimsenin Atatürk'ü unutturmaya gücünün yetmeyeceği anlaşılıyor…
Bu vesileyle, Türk Milletinin kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önderimiz ufkumuzu aydınlatan örnek insan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet, minnet, sevgi, saygı ve özlemle anıyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Osmanlı Devletinin 1. Dünya Savaşında yenilmesi sonucu 30 Ekim 1918'de imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması üzerine, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve diğer bazı gibi Avrupalı Hıristiyan ülkeler, vatan topraklarına asker çıkararak Anadolu’yu işgal ettiler…
Yüzyıllardır süren yabancı evliliklerle kendi soyuna yabancılaşan padişahlık ve saray çevresi, ana dilinin yerine Farsça-Arapça karışımı uyduruk bir dili resmi dil edinmiş, liyakat yerine kayırma yoluyla yapılan atamalarla, Türkler yönetimden uzaklaştırılmış, halk eğitimde, bilimde, teknolijide, sanayide, tarımda, ticarette, sanatta, kültürde, vs.vs. yüzyıllardan beridir geri kalmıştı.
Son yüzyıl boyunca devam eden savaşlar yüzünden açlık, sefalet ve hastalık kol geziyordu.
Zamanın Padişahı saltanatını devam ettirebilmek uğruna gelişmelere seyirci kalmakta ve düşmanlarla işbirliği yapmaktaydı. Hatta milletin namus ve haysiyetini kurtarmak amacıyla düşmana karşı savaşan Kuvayı Milliyeciler için idam fermanları yayınlamaktaydı.
Sevr antlaşmasıyla aralarında paylaştıkları son topraklarımızdan iç Anadolu’da bize bırakılan küçük bir toprak parçasına hapsedilmek ve tarihten silinmek üzereyken Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşıyla işgalcileri geldikleri gibi gönderdik.
Zaten siyasal ömrünü tamamlamış olan ve emperyalizmle işbirliği yapan, hangi devletin manda yönetimine girelim diye düşünen Osmanlı Padişahı için Türk Milletince hükmü verilerek gereği yapıldı ve Saltanat kaldırıldı.
Yorum Yazın