Olmuş bir olaydan hareketle satırlarıma başlayacağım.
Bir gün bir ceza mahkemesi salonunda kadın savcı iddianamesini okur, devamında hakim sanığa sorar:
"Savcı hanımın söylediklerine karşı savunman nedir?"
Sanık umursamaz bir tavırla cevap verir, "Hakim bey siz bu eksik eteğin söylediklerine inaniyor musunuz?"
Kadin savcı hakime; "Türk adaleti önünde sanığın bana karşı kullandığı 'Eksik Etek' tanımlaması tutanağa geçirilmeli ve sanık ayrıca cinsiyet ayrımcılığı yaptığı için ceza almalıdır."
Bu arada, sanık hakaretlerine devam eder. Kadın savcı ve sanık arasında yüksek sesle söz dalaşı başlayınca hakim kürsüden ayağa kalkarak:
"Susun! Burayı kadınlar hamamına çevirdiniz" der ve duruşmaya ara verir.
Hakim de istem dışı da olsa beyninde kendi kabulu olan 'cinsiyet ayrımcılığını' ortaya dökmüş olur.
Bu olay, bana çok takdir ettiğim bir hanım savcı arkadaşımdan nakledilmişti.
Oysa ki, T.C. Anayasasınin 8 maddesinin ikinci fıkrasında açıkça belirtildiği gibi; "Kadinlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür."
Bu anayasada var olsa da; eşitlik düşüncesinin zihniyetimizde, yüreğimizde, hayatimizda ve kültürümüzde olması gerekir. Aksi takdirde; kadın erkek eşitliği şu anda olduğu gibi yazılı, güzel ama olu bir metin olarak kalacaktır.
Halbuki, Türk aile hayatında ve devlet idaresinde bu eşitlik var olmasına rağmen 14 yy ortalarindan başlayarak 15-16 yy'larda yoğun Arap İslam anlayışı içine giren Osmanlı Devleti zamanında başlayarak kadın ikincil vatandaşlığa itilmiştir. Yüce Atatürk'ün kadına sahip çıkmasıyla kadın eşit vatandaş durumuna geldiyse de, yaklaşık 400 yıl süren yozlaşmanın Türk Kültüründen uzaklaşmanin doğal sonucu olarak kadın her zaman Türkiye'de ikincil olmuştur.
Bu değişim beyin ve kalp ile olacağından Nasırlaşmış kalpleri ve örümcekli beyinleri değiştirmek maalesef çok zordur. Kadinın özgürlüğü türban takarak işe gitmesi meselesinden ibaret değildir. Bu kişinin doğal yasam hakkıdır Asıl özgürlük turbanli kadınlar için, İkinci, üçüncü eş olmamalarıdır.
Türkiye coğrafyasında bu eşitlik sadece yazılı metinlerde kaldığı halde Balkanlar, Rumeli ve Bosna Hersek'deki Türk kadını özgürlüğünü erkeğe devretmemiştir. Halbuki bu vatanın kadınları savaşlarda bile etkin olmuş, destanlar yazmıştır. Çünkü, Türk milletinin her ferdi doğarken genetik kodlarına bağlı olarak savaşçı doğar.
Yorum Yazın