80'li yıllarda, Kenan Evren liderliğindeki darbeci hükümetin ilk yaptığı iş gazeteleri önce siyasi çizgisi ile sigaya çekmek, sonra da arta kalanları boy hizasına sokmak olmuştu.
Darbeci paşalar, rejim düşmanları ile ülke sevdalısı gazeteleri aynı kefeye koymuşlar, haftalık ve aylık yayın organlarını basın ilan kurumunun dağıttığı ilan ve reklamlardan soyutlamışlardı. Bundan en çok alın terine dayalı gazeteciler etkilendiler. Tuzu kurular, özellikle de günlük gazete sahipleri sırtlarını devlete dayamaya devam ettiler. Kıt kanaat geçinen yerel gazete sahiplerine indirdilen bu darbe sermaye yokluğu çekenler için tam bir felaketti.
Deprem etkisi yaratan bu karar kimilerini batırdı, kimilerini mafyanın gücüne ya da para babalarının avucuna mahkum etti. kimilerini de para kazanmanın yolunu sopa sallayarak buldurdu. Demokratik sürecin başlaması ile birlikte haftalık ve aylık gazetelere reklam yayınlama hakkı verildi, bu sayede üvey evlat muamelesi gören sahipsiz yerel basının az buçuk da olsa nefes alması sağlandı.
***
Şimdiki BİK (Basın İlan Kurumu) yönetimi de 12 Eylül'den tam 43 yıl sonra aynı darbeci zihniyeti uygulamaya koydu. Gazete ve internet sitesi sahipleri ile göstermelik toplantılar yapıldı. Anketvari sorulara verilen cevaplar ve hatta yol gösterici fikirler sigara kağıdına yazılan seçim vaadleri gibi bir kenara atıldı, kal'e bile alınmadı.
Tüm basın nefesini tutup güzel şeylerin olmasını beklerken olanlar oldu. Basın Kanunun yeniden düzenlenerek internet medyasına kimlik verilmesi sevinçle karşılaşırken, ardından gelen kararlar şok etkisi yarattı.
Hali hazırda ayakta durmakta zorlanan yerel süreli basının önüne adeta barikat kuruldu. Anadolu’da geleneksel şartlarda sürdürülen gazetecilik, tuzu kuru, ağırlıklı olarak günlük gazetelerden oluşan BİK Genel Kurulu tarafından açlığa mahkûm edildi.
***
Bilinmelidir ki, Bizler hancı, darbeci zihniyeti temsil edenler ise her dönemde yolcu olmuştur, böyle de olmaya devam edecektir.
Anadolu’da 5-17 yıllık internet siteleri ile, haftalık ve aylık gazetelerin köküne kibrit suyu döken BİK Genel Müdürü Cavit Erkılınç ve onunla aynı dili konuşanlar, bilinmelidir ki, hiç bir zaman Türk basın tarihinde iyi temennilerle anılmayacaklardır.
Bir sözüm de gazeteciler cemiyetlerine; Basın haklarını 'sözüm ona' bir bütün olarak gösteren gazeteciler cemiyetlerinin bu konudaki ilgisizliği başta kendileri açısından utanç vesilesidir. Gazetecilik dumanlı kafaların doluştuğu, sol içerikli lobilerin yapıldığı cemiyetlerle sınırlı değildir, olmayacaktır da.
Bir avuç kör zihniyetin buna gücü yetmeyecektir.
Yorum Yazın