Öğretim Üyesi Şahika Şimşek Çetinkaya, Türkiye’de şiddete uğrayan kadınların yüzde 90’ının hiçbir yere müracaatta bulunmadığını kaydetti.
Kastamonu Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” dolayısıyla Kastamonu Üniversitesi Merkez Kütüphane Sezai Karakoç Salonunda panel düzenlendi. Panele Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Atalan, akademisyen ve idari personelin yanı sıra çok sayıda öğrenci katıldı. Moderatörlüğünü Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Fatma Pattabanoğlu’nun yaptığı panele Kastamonu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Şahika Şimşek Çetinkaya, Kastamonu Barosu avukatlarından Seda Çetin ve Eda Büyükdemirci konuşmacı olarak katıldı.
Panelin açılışında konuşan Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Çiğdem Gülmez, şiddete karşı birlikte durmak ve bilinç oluşturma amacıyla bir araya geldiklerini söyledi. 25 Kasım tarihinin önemini anlatan Dr. Öğretim Üyesi Gülmez, kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik ortak bir duruş sergilenmesi gerektiğini ifade ederek, bunun için ilk adımın şiddeti tanımak, topluma bu konuda farkındalık ve bilinç oluşturmak olduğunu vurguladı.
Kadına şiddete karşı sadece kadınların değil erkeklerin de mücadele etmesi gerektiğini söyleyen Gülmez, şiddet mağdurlarına yönelik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
’Tartışma kültürü olmayan toplumlarda fiziksel şiddet ön plana çıkıyor’
Panelde konuşan Kastamonu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Şahika Şimşek Çetinkaya ise, “Şiddet Türleri ve Şiddete Tanıklıkta Yapılması Gerekenler” başlığında katılımcılara şiddet türleri hakkında bilgi verdi. Şiddetin kadınla özdeşleştiğinin altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Şimşek Çetinkaya, kadının üzerinde bir güç kullanma mekanizmasının işlediğini, erkeklerin fiziksel ve ruhsal olarak zayıf görünen kadınlar üzerinde egemenlik kurmak istediğini söyledi. Tartışma kültürü olmayan toplumlarda fiziksel şiddetin ön plana çıktığını söyleyen Çetinkaya, psikolojik şiddetin derin ve görünmez olduğunu, kişinin sürekli kendini suçladığını ve bunun tedavi edilmesi için uzun süreye ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.
“Şiddete uğrayan kadınlarımızın yüzde 90’ı hiçbir yere başvuruda bulunmamış”
Şiddetin insan hakları ihlali olduğunu söyleyen Çetinkaya, “Hiçbir şekilde gerekçesi ne olursa olsun şiddet kabul edilemez. Bunu bir kere öğretmek ve öğrenmek gerekiyor. Fakat bizler, fiziksel şiddete uğrayan kadınlara sorduğumuz zaman ‘şiddeti ne yaparsan kabul edebilirsin’ dediğimizde yüzde 58 oranında ‘ben hiçbir şekilde şiddeti kabul etmiyorum, şiddetin gerekçesi olamaz’ diyor. Ancak enteresan cevaplar da var. ’Ev işlerimi ihmal edersem şiddete uğrayabilirim’ diyen bir kadın gurubumuz var. ’Eşime karşı çıkarsam fiziksel şiddete uğrayabilirim, normal’ diyen bir kadın gurubu var. ’Cinsel ilişkiyi reddedersem eşim bana şiddet uygulayabilir’ diyen kadın gurubumuz var. Başka kadınlarla ilişkisi olup olmadığını sorarsam eşim bana şiddet uygulayabilir’ diyen kadın gurubumuz var. Yani kadınlarımız büyük oranı şiddeti kendisine yapılan haklı bir eylem olarak görüyor. Bunda ciddi bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Bilinç ve farkındalık eğitimine ihtiyacımız var. Şiddeti bir de anlatmıyoruz. Çünkü şiddet mahrem bir konu, kimseye söylenmez, söylenirse bu kadının ayıbı. Bizde eksiklik hep kadında aranıyor. Yuvayı dişi kuş yapar. Çalışmalarda bundan farklı bir şey demiyor. Eğitim düzeyi ne olursa olsun Türkiye’de genellikle şiddeti anlatmamayı, susmayı ve kabullenmeyi tercih ediyoruz. Eğitim düzeyi arttıkça şiddeti anlatma olayı artmasına rağmen yine de eğitimi olmayan kadınlar arasında çok ciddi bir anlatma olmadığını söyleyebiliriz. Şiddete uğrayan kadınlarımızın yüzde 90’ı hiçbir yere başvuruda bulunmamış. Çünkü şiddet mahremdir, evin içerisinde kalır. Kimseye rezil olmamalıyız, bu kadının ayıbıdır gibi konular. Çok azı da polis, aile mahkemesi, sağlık kuruluşu ya da jandarmaya başvurmuş” diye konuştu.
“Şiddeti bildirme ve ihbar etme sorumluluğumuz var, şiddete müdahale etmemeliyiz”
Şiddeti bildirmenin bir vatandaşlık görevi olduğunu söyleyen Çetinkaya, “Bunu yaparken ise biz şiddeti bildirmek ve ihbar etme sorumluluğumuz var. Biz, şiddete müdahale etmemeliyiz. Çünkü genellikle şiddeti uygulayan kişiler kesici, delici aletlerle veya bıçak ya da silah gibi yaralamalara hazır bireyler oluyor. Öfke kontrolü olmayan bireyler. Biz, genellikle şiddeti önleme noktasında direk şiddete müdahale etmeyi tercih ediyoruz. Bunu yapmayacağız. Şiddette önemli olan ilk olarak sizlerin kendi can güvenliğiniz. Siz kendi can güvenliğinizi garantiye aldıktan sonra yapacağımız ikinci doğru hareket ise jandarma ya da polise müracaat etmek ya da telefonla ihbar etmek. Kesinlikle bilgileriniz gizli tutuluyor” şeklinde konuştu.
Sosyal medyada da kadınlara yönelik çok fazla ve ciddi şiddet olaylarının olduğunu belirten Çetinkaya, “Sosyal medya platformlarında gördüğümüz şiddet olaylarını mutlaka şikayette bulunmamız. Nefret söylemi içeren içeriklere, cinsiyetçi söylemlerini taktir etmeme ve yeniden dolaşıma ve paylaşıma almamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Toplumsal cinsiyet kalıplarının içinde kadınlar şiddete maruz kalıyor”
Toplumsal cinsiyet kalıplarının içinde kadınların şiddete maruz kaldığını belirten Avukat Seda Çetin de, “Şiddet Bilinci Eğitimi” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Yaptığı sunumda toplum tarafından kadın ve erkek üzerinden oluşturulmuş bir kurallar bütünü olduğunu dile getiren Avukat Çetin, kadınların duygusal ve kırılgan kodlar ile erkeklerin ise güçlü aslan kaplan metaforu ile büyüdüğünü söyleyerek toplumsal cinsiyet kalıplarının içinde kadınların şiddete maruz kaldığının altını çizdi.
Son yıllarda flört şiddetinin yaygınlaştığını söyleyen Çetin, psikolojik, fiziksel ve ekonomik olarak çiftlerin birbirlerine şiddet uyguladığını vurguladı. Ayrıca erkeklerin kadınların fikirlerine ve yaptıklarına değer vermemesi gibi kadını aşağıladığı durumların da sıkça görüldüğünü ifade eden Çetin, kadın erkek ilişkilerinde bu durumun sıkça yaşandığını kaydetti.
“357 kadının hayalleri bir erkek şiddeti tarafından yok edildi”
357 kadının hayallerinin ve umutlarının bir erkek şiddeti tarafından yok edildiğini belirten Çetin, “Bu babası, sevgilisi, eşi tarafından hayalleri sona erdiriliyor. O yüzden şiddet ile mücadele etmek zorundayız. Güzel ve sağlıklı ilişkiler kurmak zorundayız. Bu bizim üzerimize bir borç, her ölen kadının arkasından bizler bu mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor. Asla yalnız değiliz, asla yalnız yürümeyeceğiz. Bu dünyayı öyle ya da böyle değiştireceğimize olan umudu ben her gün koruyorum” şeklinde konuştu.
Panelin son bölümünde konuşan Avukat Eda Büyükdemirci de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun veya 6284 Sayılı Kanun’un uygulanması konusunda katılımcılara bilgi verdi. Kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik devletin önemli adımlar attığını söyleyen Büyükdemirci, ancak bunlardan verim alabilmek için şiddete karşı tutarlı bir duruş sergilenmesi gerektiğini vurguladı. Program katılımcılara teşekkür belgesinin verilmesinin ardından son buldu.
Yorum Yazın